LiveZilla Live Help
LiveZilla Live Help

Blog öğesinini yazıları 'çocuk gelişimi'

ÖRTMENİMİN NOTLARI 9 -AŞIRI KORUMACILIK - 1 Nisan 2015 Çarşamba

 

Aşırı koruyuculuk, çocuğa gerektiğinden fazla kontrol ve özen göstermesi anlamına gelir. Bunun sonucu çocuk diğer kimselere aşırı bağımlı, kendine güveni olmayan, duygusal kırıklıkları olan bir kişi olarak yetişir. Bu da onun arkadaş ilişkilerini olumsuz etkileyebilir ve arkadaşları tarafından dışlanmasına neden olabilir.

Aşırı korunan çocuklar, fazlaca bağımlı olur ve her şeylerini anneden istemeye yönelirler. Kendi başına karar vermekte zorlanır, sormadan, danışmadan bir şey yapmayan, girişim yeteneklerinden yoksun olurlar. İstediklerini ağlayarak ister, verilmezse verilene kadar ağlar veya inatçı olmaya yönelirler. Kendini korumayı öğrenemediği için savunmasız, çabuk uyum gösteren, utangaç, çekingen bir kimlik geliştirmeye yönelirler veya aşırı otoriter, etrafını kullanan, sorumsuz ve şımarık kişilikler geliştirebilirler. Aşırı korunan çocukların ruhsal gelişmeleri de engellenmiş olduğundan, büyüdüklerinde çocuksu, her şeyi bekleyen, talep eden olmazsa aşırı kızıp sinirlenen kişilikler geliştirebilirler.

Aşırı korumacılık toplumumuzda “iyi” ebeveynlikle eşdeğer tutulmamalıdır. “Aman koşma düşersin! Üzerine hırkanı giy üşürsün!”  türünde ikazlar çocuğun kendi algılarına güvenini sarsar. Düşmekten korkmayı öğrenir, düşünce nasıl kalkacağını bilemez, üşümenin daha ne demek olduğunu kestiremeden fazlaca giydirilir ve ilk rüzgarda hastalanır. Yemek konusunda yapılan zorlamalar, anneyle çocuk arsında bir güç kavgasının başlamasına neden olur. Oysa yemek yedirmek ve çocuğun her istenileni yemesini sağlamak ille de iyi ebeveynlik demek değildir. Annenin bu denli ‘fazla’ var olması, çocuğun sağlıklı gelişimini engeller. Çünkü anne kendini çocuğunun hayatında çok fazla var demektir.

 

Anasınıfındaki velilerimi düşündüğümde koruyucu aileler, ve çocukları hemen kendini belli ediyorlardı. Veliler çocuklarının her ihtiyaçlarını kendileri yerine getiriyor üstelik aynı şeyi öğretmeninin de yapmasını bekliyorlardı. Beş yaşındaki çocuklarına yemek yedirir, okula giden çocuğunun çantasını taşır ve ödevlerini yapar, sokakta koşmalarına, başka çocuklarla oynamalarına izin vermezlerdi. Çocuğu için her şeyi yapan ama ondan hiçbir talepte bulunmayan anne-baba, çocuğun öğrenme ve bağımsız olma konusundaki muhteşem kapasitesine inandığını gösteren hiçbir mesaj iletmemiş olur. Ancak unutulmamalıdır ki bu çocuklar, sevildiklerini hissediyor olabilirler, ama kendilerini hiçbir konuda yeterli hissetmeyeceklerdir.

Aşağıda size dikkat etmeniz konusunda birkaç örnek olabilecek durum yazıyorum, kedinizle bir kıyaslayın.

•Çocuğunuzun tabağındaki her şeyi yemesi konusunda ısrarcısınız.

•Çocuğunuzun hareketlerini başına gelebilecek fiziksel zararlardan korumak için engelliyorsunuz.

•Gecede dört-beş kez okul öncesi çağındaki çocuğunun üstünü örtmek için kalkıyorsunuz.

•Ayrı bir yatağı olmasına karşın, çocuğunuzun sizin yatağınızda sizinle birlikte uyumasına izin veriyorsunuz.

•Okul öncesi ya da ilkokul çağındaki çocuğunuzun yanınızdan ayrılmasına hiç izin vermiyorsunuz.

•Çocuğunuza başkası tarafından bakılmasına izin vermiyorsunuz.

•Çocuğunuza hiçbir ev işi sorumluluğu vermiyorsunuz.

•Çocuğunuzun sizin seçtiğiniz dışındaki arkadaşlarıyla dışarı çıkmasına izin vermiyorsunuz.

 

Eğer bunları yapıyorsanız, davranışlarınızı bir kez daha gözden geçirmenizde fayda olduğunu söyleyebilirim.

Keyifli bir hafta geçirmenizi dilerim…

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yorumlar (0)
Bookmark and Share
sınırları aşmak İLK TİYATRO OYUNU - 13 Ekim 2014 Pazartesi

             Bizim için uzunca sayılabilecek bir bayram tatili sonrasında yeniden İstanbul'da bir Pazar sabahı geçirmeyi planlarken, Cumartesi akşamı komşumuzun verdiği iki çocuk tiyatrosu biletiyle bütün uyku hesaplarım alt üst oldu yine.  
'
Ama ben Pazar günü öğleye kadar uyumayı planlıyordum kendimce yahu!...' Ne var ki, Sultan ve Prenseslerin hüküm sürdüğü bir sarayda, hükümdarın esamesi okunmuyormuş maalesef. Elime tutuşturulan biletlerle, 'hık, mık' deyip işin içinden sıyrılmayı planlarken, oyun saatinin 11 olduğu da, üstüne basa basa vurgulanınca 'Emriniz başım üstüne' demekten başka bir şey kalmıyor çaresiz bir babaya...

             İşin şakası bir yana,  daha önce de söylemiştim, önce kendi keyfinden pek vazgeçmek istemese de insan, daha sonra yüzlerinde ki o mutluluğu görünce, iyi ki yapmışım diyor. Zira sizin önemsemediğiniz o anlar, o kadar hoşuna gidiyor, o kadar eğlendiriyor ki  onları... O an yüzlerine gelip yerleşen o gülümseme her şeyden daha önemli oluyor sizin için.

             Okuduğum yıllar da, lisede ve üniversitede hep İstanbul’ a gidince,  ‘Hiç bir filmi kaçırmıcam, her hafta bir oyuna gidicem’ derdim ama, tabi bu şehre geldiğimden beri hiç bir zaman bunu gerçekleştiremedim. Hatta Görsellerini hazırladığım ve davetli olduğum oyunlara bile gidemedim... Ama yıllar sonra, İstanbul'a geldiğimden bu yana ilk kez bir tiyatro oyununa gitmek(bir çocuk oyunu da olsa), Elüş’ ün sayesinde oldu... Tabi biletleri veren komşumuzun da sayesinde ama... Esas payı Kendime ayırıyorum, çünkü uyumayı tercih etseydim, böyle bir gün yaşanmayacaktı...

             Sabah kahvaltıdan sonra elbitetini (elbisesini) giyip, biletlerimizi çantasına koyduk. Tiyatroya geldiğimizde 15 dk. Kalmıştı oyunun başlamasına. Biletleri ne zaman Abiye vereceğimiz kısa süreli bir krize sebep olduysa da, çabuk atlattık. 11:00 ‘ a doğru girdik salona ve oyun başladı. Sahnenin Işıkları yanıp da oyuncu sahneye çıktığında baya bir şaşırdı.Öylece izledi. Ne olduğunu anlamaya çalışırken,etrafına bakındı diğer insanların tepkisini izledi...

                  Elüş’ e yaşının üzerinde şeyler öğretmeye çalışıyoruz galiba farkında olmadan. Kahvaltıda biz bir kaç defa, tiyatroda ses çıkarılmayacağını, yüksek sesle konuşulmayacağını söylemiştik. Oysa bizim atladığımız bir şey vardı. Çocuk oyunuydu gittiğimiz. Tecrübesizlik işte! Biz tiyatroda konuşulmaz demiştik ama, oyuncular çocukları oyuna dahil etmek için, onları yeterince coşturuyorlardı. O arada Elüş bocaladı.Çünkü tiyatroda yüksek sesle konuşulmaz demiştik. Ama salondaki yaşça büyük ve tecrübeli abileri, ablaları şarkılara eşlik etmeye başlayınca,bana baktı. O an ben de dank etti tabi.

             -E hadi sen de söyle, deyince o ana kadar sakladığı enerjisini, boşaltıverdi. Danslara eşlik etti. Sorulara kendince cevap verdi... Sesini Duyurmaya çalıştı sahnedeki oyuncu abi ve ablalarına.  Zaman zaman güldü, eğlendi; zaman zaman etrafına şaşkın şaşkın baktı. Her zaman ki gibi, ben yine ilk gittiği tiyatro oyununu kaydetmekle meşguldüm bir yandan onu seyrederken...

              Sonra oturup düşününce aslında Elüş’le geçirilen her anın bize ne kadar çok şey öğrettiğinin farkına vardım bir kez daha. Biz ona bir şeyler öğretmeye çalışırken,  aslında o bize daha çok şey öğretiyor galiba...

             Ona nerede nasıl davranması gerektiğini öğretirken; acaba, ilerideki hayatında onu sıkıca çevreleyecek engeller mi koyuyoruz farkında olmadan? Hayatın tadını çıkarmasını engelleyecek sınırları bugünlerden, biz mi çiziyoruz elimizde olmadan? Öyle ya, Biz ‘Tiyatroda sessiz olmalıyız’ ı dikte etmiştik ona ve o bugün oyun sırasında bana dönüp izin alana kadar, oyuna katılmamak için tutmuştu kendini... İzin aldıktan sonra da, etraf ne düşünür, sorduğu sorulara gülerler mi kaygısı olmadan, dilediğince sorularını sormuş, cevap vermiş, dans etmişti... Bizim onun zihnine çizdiğimiz sınırlar yoktu çünkü...

             Oyun bittiğinde diğer çocuklar sahneye hücum edince, fırladı koltuğundan ve ‘Biz de gidelim’ dedi Elüş. Cevabımı da beklemeden koştu gitti zaten. Sahnede dilediğince dolaştı. Başka bir anda olsa Koşma, Yapma gibi bir sürü şey sıralardım ama, o an hiç bir şey diyemedim. Yeni sınırlar koymaktan çekindim açıkçası. Ama bir yandan da bir çocuğa sınır koymanın sınırı ne olmalı konusunda ise şimdi yeni sorular var zihnimde dolaşan...

             Sahi Bir çocuğu en iyi şekilde yetiştirebilmek için nerede durup nerede harekete geçmek gerekir?  Zormuş, çok zor... Tam bir yol bulduğunu sandığın anda, bir an geliyor ve aslında ne kadar hatalı davrandığını anlıyorsun ve her şey sıfırdan başlıyor...

             Öğrettiğini sanırken, aslında hiçbir şey bilmediğinin farkına varıyorsun...

Yorumlar (0)
Bookmark and Share
Dilerseniz Satın aldığınız Filmlerin Son halini Animagift Ofis'te misafirimiz olup, seyredebilirsiniz.
"www.animagift.com' da yayınlanan tüm hikayelerin kullanım hakkı saklıdır. İzinsiz kullanılamaz."

En Son Görüntülenenler | Ürün Karşılaştırma | Site Haritası | Kargo & İade | Gizlilik Bildirisi | Kullanım Şartları